Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) tarafından düzenlenen “Bilim Kafe Sohbetleri” programı kapsamında “Deprem ve İzmir” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi. DEÜ Rektörlüğü 15 Temmuz Şehitler Salonu’nda düzenlenen etkinlikte, Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi(DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir’in deprem riskine ilişkin bilimsel değerlendirmelerde bulundu.
"DİRİ FAY HARİTASI GÜNCELLENİYOR”
Sözbilir, "Bizim 1992’de MTA’nın öncülük ettiği bir çalışma yapıldı. 1992’de Türkiye Diri Fay Haritası yayınlandı; 150 tane fayımız vardı 1992’de. Aradan belli bir zaman geçti, 2013’te Türkiye Diri Fay Haritası yeniden güncellendi; fay sayımız 485’e çıktı. Fay sayımız ne kadar çoksa, bizim depremden etkilenme niteliğimiz de o kadar artıyor. 2013 yılı verisiyle biz depreme hazırlanıyoruz ama 2025 yılındayız. Geçen yaklaşık 10 yıllık sürede fay sayımız arttı.
O yüzden şu anda MTA başta olmak üzere Türkiye’de Diri Fay Haritası güncelleniyor. O da büyük olasılıkla bu yılın sonunda yine devletin ilgili organları tarafından açıklanacak: 'Şu kadar fayımız oldu' denecek; o sayı 550–600’e kadar çıkabilir. Biz de DEÜ olarak zaten o sistemin içinde, MTA’ya devlete hizmet eden, onlara katkı veren bir mekanizma konumundayız deprem araştırma merkezi olarak. Bu sene sonunda o sistem ortaya çıktıktan sonra bizim Türkiye ölçeğinde sadece İzmir değil, bütün Türkiye ölçeğinde bu sefer 'Acaba deprem tehlikemiz hangi seviyeye çıktı ve biz buna önlem almak için ne tür şeyler yapmalıyız?' sorusu tekrar gündeme gelecek" dedi.
DEPREME DAYANIKLI OLMAYAN YAPI SAYISI KORKUTTU
Yapı stoğunun soruna da dikkat çeken Sözbilir, sözlerini şöyle sürdürdü;
*Şu anki teknoloji, gerekli teknik standartları koymanız şartıyla her türlü yere bina yapma imkânına sahip. Şu anda oturamadığımız bir tek yer var: Fayın üstü. Oraya oturamıyoruz. Neden oturamıyoruz?
*Çünkü fay deprem sırasında yeryüzünü yırtıyor. Yeryüzünü yırtıyor, sen üzerindeysen çelikten de olsa binan dönüyor, devriliyor, mutlaka zarar görüyor. Bütün dünyada böyledir: Fayın üstü yapılaşmaya kapatılır. Ama hangi fayın üstü? Yakın gelecekte deprem üretecek fayın üstü. Bütün fayların üstünü kapatmaya gerek yok. Böyle bir mekanizma işliyor.
*Haberlerde, orada burada çıkan: 'Şurayı boşaltın, burada oturulmaz, mahalle adı vererek…' Bunların bilimsel hiçbir temeli yoktur. Biz gideriz, jeofizik aletlerimiz vardır, sondajımız vardır, onları yaparız; zeminin taşıma gücünü buluruz, zeminin deprem sırasındaki davranışını deprem olmadan önce ölçebiliyoruz.
"BORNOVA, KARŞIYAKA, SEFERİHİSAR, BALÇOVA..."
*'Deprem olduğunda bu zemin nasıl sarsılacak?' biz onu ölçebiliyoruz. O ölçtüğümüz şeye göre de binamızı yaparsak, ikisini birlikte zemin ve yapı etkileşimini de ölçebiliyoruz. İsterse 10 büyüklüğünde deprem olsun, o binayı yine yıkılmaz. Ama bizim problemimiz var olan yapı stokumuz. İzmir’de mesela yüzde 60’ları buluyor.
*Şu anda Bornova, Karşıyaka, Seferihisar, Balçova gibi yerlerde mikro bölgeleme çalışmaları yapılıyor, yapı envanteri çıkarma çalışmaları yapılıyor. Onlar bizim yapı konusunda nerede olduğumuzu söylüyor.
*İzmir için düşünürsek yüzde 60 civarında. Türkiye içinde öyle. Yüzde 60 civarında depreme dayanıklı olmayan bir yapı stokuna sahibiz" diye konuştu.
İZMİR'DE DEPREM OLDUĞUNDA YAKLAŞIK 40 TANE FAYDAN HERHANGİ BİRİ ÇALIŞABİLİR
İzmir'in faylarıyla ilgilide bilgi veren Sözbilir, "Faylar İzmir’in her tarafına dağılmış durumda; İzmir’in tek bir yerinde değil, farklı yerlerinde. Şu anda 17 tane fayımız var. 4 tane de 'çizgisellik' dediğimiz, yani aktifliği daha ispatlanmamış fayımızı da katarsak 21 tane fayımız var şu anda İzmir’in kara kısmında. Deniz kısmında da bir o kadar var. Bizde bir deprem olduğunda yaklaşık 40 tane faydan herhangi biri çalışabilir. Bizim böyle bir İzmir’imiz var" dedi.
BALIKESİR İÇİN KRİTİK UYARI
Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen depremlere ilişkin ise Sözbilir, "10 Ağustos’ta 6,1 büyüklüğünde bir deprem oldu. O depremden sonra artçılar gerçekleşmeye başladığında, artçılar dağa doğru büyüdü. Dağın içindeki bazı fayların kırıldığını anladık. Biz şimdi bir deprem olduğunda ilk sorulan soru: 'Hocam hangi fay kırıldı, hangi fay deprem üretti?' Mesela bu depremde o cevabı veremedi bilim. İlk 3–5 gün bu cevabı veremedik; çünkü kırılması beklenen fay kırılmadı, Sındırgı Fayı kırılmadı. Onun gerisinde, ondan uzakta kısımda artçılar olmaya başlayınca, oralarda belli bir kırılma geliştiğini anladık.
"BU ÇOK İYİ BİR ŞEY DEĞİL ASLINDA"
Artçı depremler sürerken fayın diğer kolu tetiklendi. O fayın ilk depremde bir kolu kırıldı, ikinci depremde diğer kolu tetiklendi. Fay güneydoğuya doğru kırılarak devam ediyor. Şu anda bizim yaptığımız çalışmalar şunu gösteriyor: Bir deprem daha yaşama riskimiz var. Sındırgı’da şu anda 20 bini aşmış durumda artçı; belli bir durağanlık var şu anda. Son 3–4 gündür belli bir durağanlık, ama 1,2–1,3–1,5–2 büyüklüğünde depremler olmaya devam ediyor; 3–4’lükler durdu. Bu çok iyi bir şey değil aslında. Bir bölgede deprem olurken deprem aktivitesi birdenbire duruyorsa, o fayın stres biriktirdiği anlamına gelebilir; gerilimin arttığı anlamına gelebilir. Şimdi biz de orada gerçekten stres birikmiş mi, onu ölçmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

"30’A YAKIN YERDE DEPREM ÜRETME ZAMANI GELMİŞ FAY VAR"
Türkiye'de deprem üretme zamanı gelen 30 fay olduğunu da belirten Sözbilir şöyle devam etti:
"Şu anda Türkiye’de 30’a yakın yerde, farklı bölgelerde, farklı illerde, deprem üretme zamanı gelmiş fay var. Ama mesela size sorsam 'Marmara' dersiniz. Marmara gibi 29 yer daha var. Mesela bir tanesi İzmir. Biz fayları kesip içine bakabiliyoruz. Onu yaptığımız zaman fayın geçmiş dönemlerde ürettiği depremleri görebiliyoruz. Bu fay kaç yılda bir deprem üretmiş, en son deprem ne zaman olmuş, şimdi ne kadar süremiz kalmış…
Bunu yaptık biz İzmir’de. Mesela Bergama Fayı son depremini milattan sonra 253 yılında yapmış. Ondan sonra 'yatmış'. Bizim faylar biraz tembel faylar; bizim İzmir’in insanı gibi… Çalışkan değil. Böyle 'Hemen kalkayım işler yapayım, çözümler üreteyim' değil de çok uzun sürede stres biriktiren ve çok uzun dönemde deprem üreten faylar bizimkiler. Bu bir şans aslında.
Kuzey Anadolu Fayı gibi değiliz. Marmara Denizi’ndeki fay 250 yılda bir deprem ürettiği için, son deprem 1766 yılında olmuş; 2025’ten çıkarın, 250 yıl geçmiş. Diyorlar ki: 'Bu fayın deprem üretme aralığı 250 yıl; o da dolduğu için bu fay kırılacak' diyorlar. Fay, bilim insanının dediğini yapmak zorunda değil. Çünkü fayı yüzde 100 anlama şansımız yok. Anladığımız kadarıyla söylüyoruz.
Diyelim ki doğru ve devlet şunu kabul etmiş durumda: Marmara’da bir deprem olacağı bütün dünyada edilmiş durumda. Basında ne var? Bir grup 'Orada deprem olmayacak' diyor, başka bir grup 'Deprem olacak' diyor. Ama bilim burada tek. Bilimsel anlamda dünyanın hiçbir yerinde 'Burada deprem olmayacak' diye bir makale çıkmamıştır. Marmara’da bütün bilim insanları 'deprem olacak' diyor. 'Deprem olmayacak' diyen insanlar deprem bilimci sınıfında olmayan insanlar. Depremle ilişkisi olmayan insanlar, teze karşı antitez üreterek sistemde durmaya çalışıyorlar. Bu bize daha 'iyi' geliyor tabii: 'Deprem üretmeyecek' diyen kişi daha iyi geliyor. Ama aslında bizi yanlışa sürüklüyor. Ne yapıyoruz? Depreme hazırlanmaktan vazgeçiyoruz. 'Nasıl olsa İstanbul’da deprem olmayacak' diyoruz. Ama devlet böyle davranmıyor.
Şu anda Türkiye’deki her şey İstanbul’a akıyor. Her türlü, yardım İstanbul’a akıyor. Çünkü biliyoruz ki oradaki fayın deprem üretme zamanı gelmiş; her an kırılabilir. Biz önlem alma derdindeyiz. Kentsel dönüşüm, en fazla yapılan şey o. Bir sürü deprem master planı yapıldı. Şu anda yüzün üzerinde bilim insanı İstanbul’u çalışıyor, Marmara Denizi’ndeki fayı anlamaya çalışıyor."

5 saat önce
43










English (US) ·