Türkiye'nin güvenliği nereden başlıyor?

9 saat önce 27

Türkiye, savunma sanayisindeki atılımlarını hız kesmeden sürdürüyor. Dün gerçekleştirilen yeni nesil savunma sistemleri lansmanının ardından, uzmanlar Türkiye'nin neden güçlü bir savunma altyapısına sahip olması gerektiğini değerlendirdi. Bölgesel tehditlere ve çevresindeki istikrarsızlığa işaret eden açıklamalar, Türkiye'nin savunma alanındaki kararlılığını bir kez daha gündeme taşıdı.

TÜRKİYE BİR ATEŞ ÇEMBERİNİN İÇİNDE

Akademisyen Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger, Türkiye'nin konumu gereği adeta bir ateş çemberi içerisinde bulunduğunu belirtti. Ülger, doğu ve batı hatlarında yaşanan tehlikelere dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bölgemiz pek çok savaş gördü. Örneğin 90'lı yıllarda ateş çemberi Balkanlardaydı. Hâlâ Balkanlar'da bu durumun yeniden alevlenme ihtimali var. Çünkü Balkanlar'da hegemonya peşinde koşan bir Sırp milliyetçiliği mevcut."

YUNANİSTAN VE GÜNEY KIBRIS'TA İLİŞKİLER

Ülger, Türkiye'nin Yunanistan ile ihtilafının 1974 yılından sonra daha da belirgin hale geldiğini söyledi:

"Kıbrıs'a baktığımızda, özellikle Kıbrıslı Türklerin haklarını ve çıkarlarını gözetmek için Türkiye 51 yıl önce müdahale etti. Bu müdahale tüm dünyaya meydan okunarak yapıldı. Rumlarla ilişkimiz zamanla çok daha çetrefilli ve kompleks bir hale geldi. Batının desteğini her zaman arkasında hisseden Yunanistan, agresif ve saldırgan politikaları pratiğe yansıtma derdinde. Ancak bu politikaların mesafe alması mümkün değil."

DAĞLIK KARABAĞ VE TRANSKAFKASYA

Doğuya bakıldığında ise Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası Transkafkasya'da yaşanan gelişmelere dikkat çeken Ülger, şunları kaydetti:

"Ermeni-Azeri ihtilafı, Rusya'nın güçlü biçimde Dağlık Karabağ Ermenilerine destek vermesiyle başladı. Bu yüzden Dağlık Karabağ ve çevresindeki Azeri bölgeleri yaklaşık 30-45 yıl işgal altında kaldı. Ancak 2022'de bu bölgeler işgalcilerden kurtarıldı. Şimdi Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış antlaşması hazırlığı sürüyor. Eş zamanlı olarak Türkiye de Ermenistan ile diplomatik ilişki kurma ve sınırları açma yönünde hazırlıklar yapıyor. Biraz daha uzakta, Orta Asya'da ise hâlâ çatışma riski var. Türkiye burada süreci zamana yaymış durumda."

ORTADOĞU'DA SÜREGELEN İTİLAFLAR

Ortadoğu'daki gerilimleri de değerlendiren Ülger, özellikle İran-Irak Savaşı'na ve sonrasındaki süreçlere değindi:

"1990'larda İran-Irak Savaşı içeriden ve dışarıdan yönlendirilerek sürdürüldü. Günün sonunda Irak istikrarsızlaştırıldı. 2003 yılında ABD ve İngiltere, düzmece bir gerekçeyle Irak'a saldırdı. Türkiye o zaman bunun faturasını çok ağır biçimde ödedi. Bir yandan terör tehdidiyle karşı karşıya kaldı."

SURİYE VE ARAP BAHARI SÜRECİ

Arap Baharı sürecine de değinen Ülger, Suriye ile yaşanan gelişmeleri şöyle aktardı:

"Arap Baharı, bir rüzgar gibi Tunus'ta başladı ve pek çok ülkeyi etkiledi. Türkiye'nin Suriye ile çok yakın ilişkileri vardı. 2010'larda Türkiye Suriye'ye şunu önermişti: 'Bir rüzgar geliyor, reform yapmanız lazım, halka dayalı bir yapı kurmanız lazım.' Ancak burada Suriye yönetimi bunu dikkate almadı. 1963'ten beri süre gelen Baas rejimi, Arap Baharı'nın etkisini derin bir şekilde hissetti. Bugün Suriye nüfusunun %40'ı sığınmacı olarak çeşitli ülkelere, özellikle Avrupa'ya ve Türkiye'ye yöneldi."

İSRAİL VE BÖLGESEL GERİLİMLER

Ülger, İsrail'in Filistin ve çevre ülkelere yönelik saldırılarını da değerlendirdi:

"2023 yılında İsrail'in Gazze'ye yönelik agresif saldırılarına tanık olduk. İki senedir bunu tartışıyoruz. Siyonist yönetim bir taraftan Lübnan'ı işgal etmeye çalıştı, öte yandan Yemen'de İran'a yönelik bir takım tahriklerde bulundu. 13 Haziran itibariyle bir hava operasyonu gerçekleştirildi."

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Karadeniz tarafındaki gelişmelere de dikkat çeken Ülger, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısını şöyle değerlendirdi:

"Rusya 'operasyon' adı altında Ukrayna'ya saldırdı. Putin'in zihnini okuduğumuzda şunu görüyoruz:
Tekrar Rusya Federasyonu'nu bir süper güç haline getirmek istiyor. Eski Sovyet cumhuriyetlerinin tamamını arka bahçesi olarak görüyor. Buna Transkafkasya ve Orta Asya da dahil."

TÜRKİYE İSTİKRAR ADASI OLARAK KALDI

Bütün bu gelişmeler ışığında Türkiye'nin çevresinin istikrarsızlıklarla dolu olduğuna dikkat çeken Ülger, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini hatırlattı:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dediği gibi; pergeli Ankara'ya veya İstanbul'a koyup 360 derece çevirelim, Türkiye'nin etrafındaki coğrafyada 500-800 kilometrelik bir yarıçap çizdiğimizde her tarafta istikrarsızlık var. Ancak Türkiye tüm bu dış tehditlere rağmen bir istikrar adası olarak birliğini ve bütünlüğünü korumaya devam etti."

EKONOMİ VE GAYRİSAFİ YURTİÇİ HASILA

Ülger, Türkiye'nin ekonomik gelişimine de vurgu yaptı:

"Özellikle Türkiye 2000'li yıllarda siyasi istikrarı yakaladıktan sonra, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişle birlikte hareket kabiliyetini artırdı. Bunun ekonomiye yansımaları da çıplak biçimde görülüyor.

Mesela Türkiye Cumhuriyeti'nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası (GSYH), 2 yıl öncesine kadar yerinde sayıyordu. Türkiye'nin orta gelir tuzağını aşamadığı ifade ediliyordu. Ancak OECD'nin yaptığı son rapora göre, Türkiye'nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası 2025 yılı başı itibariyle 1 trilyon 400 milyar dolara çıkmış vaziyette."

Habere git