Nurdoğan A. ERGÜN
Enflasyonla mücadele kapsamında izlenen sıkı para politikası ve talep kısılmasından en çok etkilenen KOBİ’ler, 2025 yılının da aynı darboğazla geçmesinden endişeli. Özellikle mikro ve küçük ölçekli işletmeler, yeni yılla birlikte talep tarafında bir esneklik talep ederken, operasyonel giderlerin karşılanabilmesi için de yüzde 40 faizle reeskont benzeri bir kredi imkanı sağlanmasını istiyor.
Mevcut tabloda sanayi üretiminin bozulduğunu, ticari kredi maliyetlerinin yüzde 75’lere dayandığını söyleyen İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Başkanı İlker Önel, “Reel sektörün B planı yok. KOBİ’lerin sıcak paraya ihtiyacı var. Özellikle KOBİ’lere reeskont kredisi benzeri 250-300 bin TL’lik sıcak para desteği sağlansın. Piyasanın buna ihtiyacı var çünkü en büyük kırılma KOBİ’lerde yaşanıyor” dedi.
“KGF’de yetki bankalara verilsin”
2024 yılında reel sektör firmalarının en çok zorlandıkları konuların başında dış ticaretle ilgili sorunlar, küresel ve yerel talepteki azalma, finansmana erişimdeki zorluklar ile işgücü ve istihdam sorunları geldiğini ifade eden Önel, “2024 yılında reel sektörün, özellikle KOBİ’lerin yaşadığı zorlukları 2025 yılında bir nebze olsun aşabilmesi için bankaların yetkileri çerçevesinde Kredi Garanti Fonu’ndan (KGF) kullandırılacak düşük maliyetli krediler, üyelerimiz ve ekonomimizin belkemiği olan tüm işletmelerimiz için bir can suyu olur” diye konuştu.
KGF destekleriyle ilgili geçmişte kredilerin yanlış kullanılması yönünde münferit olaylar yaşandığını dile getiren Önel, bu nedenle yetkinin bankalara verilmesi gerektiğini de belirtti. Konkordato ve kapanmalarda yılın 11 ayında geçen yılın rakamlarının yakalandığını hatırlatan Önel, ‘can suyu’ verilmezse 2025’te konkordatoların daha da artacağını söyledi.
“Heteredoks politikayla üretimde gol yedik”
Türkiye ekonomisinin ve reel sektörün 2024 yılını zorlu ekonomik koşullar altında geçirdiği kaydeden Önel, “Aslında bu koşulları, önceki birkaç yılda dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerden bağımsız düşünemeyiz. 2020- 2022 yılları arasında tüm dünyayı etkisi altına alan küresel pandemi, Türkiye’de ve dünyada tüm sektörlerde üretim ve satış süreçlerini büyük ölçüde etkilerken yakın çevremizdeki çatışmalar küresel tedarik zincirinde bozulmalara neden oldu.
Bu süreçte artan maliyetlere karşın azalan kârlar, düşük kapasite ve yükselen finansman gideri maalesef işletimleri zora soktu” dedi. Mart 2021’de Naci Ağbal’ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığı görevinden alınmasıyla başlayan süreçte yüzde 19.5 olan TCMB politika faiz oranının Aralık 2021’de yüzde 14’e kadar düşürüldüğünü hatırlatan Önel, “Bu süreci enflasyonun yükseldiği, satın alma gücünün düştüğü, toplumsal iş barışının bozulduğu bir dönem olarak algılayabiliriz.
Diğer taraftan küresel anlamda artan enflasyon, ülkeleri faiz artırım sürecine sokarken, biz heteredoks politika ile faiz indirim sürecine devam ettik. Bunun sonucunda artan enflasyon, artan risk primi ve Türk Lirası’ndaki değer kaybıyla beraber işletmelerin aktif kalitesinin bozulduğu bir dönemi yaşadık. Devamında 2023 politikalarıyla da üretimde gol yedik” diye konuştu.
“Gerekirse faiz indirimi ötelenmeli”
2025 yılının, enflasyonla mücadelenin ve sıkı para politikasının azalan bir hızla devam edeceği bir yıl olacağını ifade eden İlker Önel, “Bu etki özellikle ilk 3-4 ayda piyasalarda yoğun şekilde hissedilecek.
Bu süreçte firmaların yine Türkiye’deki ve dünyadaki genel ekonomik konjonktürden önemli ölçüde etkileneceğini düşünüyorum. TCMB kasım ayında faizi üst üste sekizinci kez yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı. TCMB’nin sıkı para politikasına bağlı kalmakla birlikte ufak ufak faiz indirim sürecine başlayacağı beklentisi ve TL’nin değerli kaymaya devam edeceğini tahmin ediyoruz.
Bu durum mal ve hizmet ihraç eden sektörler açısından zorlu dönemin devam edeceğine işaret etse de enflasyonla mücadele ve döviz kurunu baskılamak açısından etkili olacak. İlk üç aydan itibaren kontrollü bir şekilde aşağı çekilmesi beklenen faiz oranlarıyla birlikte özellikle dövizde kısa süreli bir türbülans dönemi yaşanabilir ancak yıl sonuna doğru enflasyonla mücadelenin meyvelerini toplamaya başlayabiliriz” değerlendirmesini yaptı. Önel, “Faiz indiriminde beklentiniz ne?” sorununa “Bize maliyeti ağır da olsa program devam etmeli. Gerekirse faiz indirimi ötelenmeli” cevabını verdi.
“Nihai ürün fiyatlarında yüzde 15 artış bekliyoruz”
Öte yandan 2025’te iç pazar taleplerinde sınırlı bir büyüme olacağını, dış pazar taleplerinde ise hızlı bir düzelme beklemediğini ifade eden İlken Önel, “İç pazarda enflasyonla mücadele programı çerçevesinde ilk çeyrekte özellikle çekirdek ve aylık TÜFE tarafında yükseliş hızında yavaşlama olursa talep tarafında iyileşmeler olabilir. Burada faiz indirim süreci belirli olacak. Asgari ücretteki artış ve Ramazan ayına yaklaşılması da talepteki iyileşmeyi destekleyecek. Ancak üretici tarafında artan maliyetler mutlaka nihai ürün fiyatlarına yansıyacak. Fiyatlarda yüzde 10-15 artış bekliyoruz” dedi.
İhracat tarafında da reel sektörü daha karamsar bir tablonun beklediğini kaydeden Önel, euro bölgesindeki gelişmelere ek olarak kısa vadede Türkiye’nin çevresinde ciddi çatışma ve belirsizlikler olacağının söyledi. Önel, “Bu belirsizliklerin hem küresel ticareti hem de bizi olumsuz etkileyeceğini tahmin ediyorum. 2024 yılında küresel büyümenin 2.7 onanında, önümüzdeki yıl 2.5 onanında düşeceği tahmin ediliyor. Bu durumda ihracatçı firmaların özellikle güvenli sipariş aldığı yerlerde müşteri çeşitliğini artırmayı, alan daraltıp yoğun bir satış stratejisiyle ciro ve karlılıklarını yükseltmeyi hedeflemeleri gerekiyor” diye konuştu.
“Firmalar kendi içinde fonlama yapıyor”
İç pazarda firmaların piyasadan alacakları noktasında sıkıntılar yaşandığını kaydeden İlker Önel, “Firmalar, işletme maliyetlerini karşılayabilmek için ellerindeki araçları, stokları satmaya başladı. Firmalar kendi içlerinde fonlama yapıyor. Büyük firmalardan alacaklarımızda vadeler gıdada 120 güne, tekstil ve plastik gibi alanlarda 9 aya çıktı. Alacakların üzerine gidiyoruz ama bu da müşteri kaybettiriyor. Herkes son noktaya geldi, kimse bu dönemde risk almak istemiyor, top çeviriyor” diye konuştu.
“Asgari ücret zammı yüzde 40 olmalı”
Gündemdeki asgari ücret zam oranlarını da değerlendiren İlker Önel, oranın yüzde 40’ın altında olmaması gerektiğini vurguladı. Önel, “Reel sektör açısından da çok zorlu bir süreç ama çalışan kesimi de enflasyona ezdirmemek gerekiyor. 9-10 ayda yüzde 30’un üzerinde istihdam kaybı yaşadık. Talebimiz yüzde 10 işveren desteği ama yüzde 5’in devam etmesine de razıyız” dedi.