KOBİ’ler kamudan 300 bin TL sıcak para istiyor

4 gün önce 35

Nurdoğan A. ERGÜN

Enflasyonla mücadele kapsamında izlenen sı­kı para politikası ve ta­lep kısılmasından en çok etki­lenen KOBİ’ler, 2025 yılının da aynı darboğazla geçmesin­den endişeli. Özellikle mikro ve küçük ölçekli işletmeler, ye­ni yılla birlikte talep tarafın­da bir esneklik talep ederken, operasyonel giderlerin karşı­lanabilmesi için de yüzde 40 faizle reeskont benzeri bir kre­di imkanı sağlanmasını istiyor.

Mevcut tabloda sanayi üreti­minin bozulduğunu, ticari kre­di maliyetlerinin yüzde 75’lere dayandığını söyleyen İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Başkanı İlker Önel, “Reel sektörün B planı yok. KOBİ’le­rin sıcak paraya ihtiyacı var. Özellikle KOBİ’lere reeskont kredisi benzeri 250-300 bin TL’lik sıcak para desteği sağ­lansın. Piyasanın buna ihtiya­cı var çünkü en büyük kırılma KOBİ’lerde yaşanıyor” dedi.

“KGF’de yetki bankalara verilsin”

2024 yılında reel sektör fir­malarının en çok zorlandıkları konuların başında dış ticaretle ilgili sorunlar, küresel ve yerel talepteki azalma, finansmana erişimdeki zorluklar ile işgü­cü ve istihdam sorunları gel­diğini ifade eden Önel, “2024 yılında reel sektörün, özellik­le KOBİ’lerin yaşadığı zorluk­ları 2025 yılında bir nebze ol­sun aşabilmesi için bankaların yetkileri çerçevesinde Kredi Garanti Fonu’ndan (KGF) kul­landırılacak düşük maliyetli krediler, üyelerimiz ve ekono­mimizin belkemiği olan tüm işletmelerimiz için bir can su­yu olur” diye konuştu.

KGF destekleriyle ilgili geçmişte kredilerin yanlış kullanılma­sı yönünde münferit olaylar yaşandığını dile getiren Önel, bu nedenle yetkinin bankala­ra verilmesi gerektiğini de be­lirtti. Konkordato ve kapan­malarda yılın 11 ayında geçen yılın rakamlarının yakalandı­ğını hatırlatan Önel, ‘can suyu’ verilmezse 2025’te konkorda­toların daha da artacağını söy­ledi.

“Heteredoks politikayla üretimde gol yedik”

Türkiye ekonomisinin ve reel sektörün 2024 yılını zor­lu ekonomik koşullar altında geçirdiği kaydeden Önel, “As­lında bu koşulları, önceki bir­kaç yılda dünyada ve Türki­ye’de yaşanan gelişmelerden bağımsız düşünemeyiz. 2020- 2022 yılları arasında tüm dün­yayı etkisi altına alan küresel pandemi, Türkiye’de ve dün­yada tüm sektörlerde üretim ve satış süreçlerini büyük öl­çüde etkilerken yakın çevre­mizdeki çatışmalar küresel te­darik zincirinde bozulmalara neden oldu.

Bu süreçte artan maliyetlere karşın azalan kâr­lar, düşük kapasite ve yükse­len finansman gideri maale­sef işletimleri zora soktu” de­di. Mart 2021’de Naci Ağbal’ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığı görevinden alınmasıyla baş­layan süreçte yüzde 19.5 olan TCMB politika faiz oranının Aralık 2021’de yüzde 14’e ka­dar düşürüldüğünü hatırlatan Önel, “Bu süreci enflasyonun yükseldiği, satın alma gücü­nün düştüğü, toplumsal iş ba­rışının bozulduğu bir dönem olarak algılayabiliriz.

Diğer ta­raftan küresel anlamda artan enflasyon, ülkeleri faiz artırım sürecine sokarken, biz hetere­doks politika ile faiz indirim sürecine devam ettik. Bunun sonucunda artan enflasyon, artan risk primi ve Türk Lira­sı’ndaki değer kaybıyla bera­ber işletmelerin aktif kalite­sinin bozulduğu bir dönemi yaşadık. Devamında 2023 po­litikalarıyla da üretimde gol yedik” diye konuştu.

“Gerekirse faiz indirimi ötelenmeli”

2025 yılının, enflasyonla mücadelenin ve sıkı para po­litikasının azalan bir hızla de­vam edeceği bir yıl olacağını ifade eden İlker Önel, “Bu et­ki özellikle ilk 3-4 ayda piyasa­larda yoğun şekilde hissedile­cek.

Bu süreçte firmaların yi­ne Türkiye’deki ve dünyadaki genel ekonomik konjonktür­den önemli ölçüde etkilene­ceğini düşünüyorum. TCMB kasım ayında faizi üst üste se­kizinci kez yüzde 50 seviyesin­de sabit bıraktı. TCMB’nin sı­kı para politikasına bağlı kal­makla birlikte ufak ufak faiz indirim sürecine başlayaca­ğı beklentisi ve TL’nin değerli kaymaya devam edeceğini tah­min ediyoruz.

Bu durum mal ve hizmet ihraç eden sektörler açısından zorlu dönemin de­vam edeceğine işaret etse de enflasyonla mücadele ve dö­viz kurunu baskılamak açısın­dan etkili olacak. İlk üç aydan itibaren kontrollü bir şekilde aşağı çekilmesi beklenen faiz oranlarıyla birlikte özellikle dövizde kısa süreli bir türbü­lans dönemi yaşanabilir ancak yıl sonuna doğru enflasyonla mücadelenin meyvelerini toplamaya başlayabiliriz” de­ğerlendirmesini yaptı. Önel, “Faiz indiriminde beklentiniz ne?” sorununa “Bize maliyeti ağır da olsa program devam etmeli. Gerekirse faiz indirimi ötelenmeli” cevabını verdi.

“Nihai ürün fiyatlarında yüzde 15 artış bekliyoruz”

Öte yandan 2025’te iç pazar taleplerinde sınırlı bir büyüme olacağını, dış pazar taleplerin­de ise hızlı bir düzelme bekle­mediğini ifade eden İlken Önel, “İç pazarda enflasyonla müca­dele programı çerçevesinde ilk çeyrekte özellikle çekirdek ve aylık TÜFE tarafında yükseliş hızında yavaşlama olursa ta­lep tarafında iyileşmeler olabi­lir. Burada faiz indirim süreci belirli olacak. Asgari ücretteki artış ve Ramazan ayına yakla­şılması da talepteki iyileşme­yi destekleyecek. Ancak üretici tarafında artan maliyetler mut­laka nihai ürün fiyatlarına yan­sıyacak. Fiyatlarda yüzde 10-15  artış bekliyoruz” dedi.

İhracat tarafında da reel sek­törü daha karamsar bir tablo­nun beklediğini kaydeden Önel, euro bölgesindeki gelişmele­re ek olarak kısa vadede Türki­ye’nin çevresinde ciddi çatış­ma ve belirsizlikler olacağının söyledi. Önel, “Bu belirsizlik­lerin hem küresel ticareti hem de bizi olumsuz etkileyeceğini tahmin ediyorum. 2024 yılında küresel büyümenin 2.7 onanın­da, önümüzdeki yıl 2.5 onanın­da düşeceği tahmin ediliyor. Bu durumda ihracatçı firmaların özellikle güvenli sipariş aldığı yerlerde müşteri çeşitliğini ar­tırmayı, alan daraltıp yoğun bir satış stratejisiyle ciro ve karlı­lıklarını yükseltmeyi hedefle­meleri gerekiyor” diye konuştu.

“Firmalar kendi içinde fonlama yapıyor”

İç pazarda firmaların piyasadan alacakları noktasında sıkıntılar yaşandığını kaydeden İlker Önel, “Firmalar, işletme maliyetlerini karşılayabilmek için ellerindeki araçları, stokları satmaya başladı. Firmalar kendi içlerinde fonlama yapıyor. Büyük firmalardan alacaklarımızda vadeler gıdada 120 güne, tekstil ve plastik gibi alanlarda 9 aya çıktı. Alacakların üzerine gidiyoruz ama bu da müşteri kaybettiriyor. Herkes son noktaya geldi, kimse bu dönemde risk almak istemiyor, top çeviriyor” diye konuştu.

“Asgari ücret zammı yüzde 40 olmalı”

Gündemdeki asgari ücret zam oranlarını da değerlendiren İlker Önel, oranın yüzde 40’ın altında olmaması gerektiğini vurguladı. Önel, “Reel sektör açısından da çok zorlu bir süreç ama çalışan kesimi de enflasyona ezdirmemek gerekiyor. 9-10 ayda yüzde 30’un üzerinde istihdam kaybı yaşadık. Talebimiz yüzde 10 işveren desteği ama yüzde 5’in devam etmesine de razıyız” dedi.

Habere git