Merkez Bankası’nın seri faiz indirimlerinin etkisiyle, dövize talebin arttığı yeni bir döneme giriyoruz. Ekonomideki sıkıntılar yeni bir boyut kazanırken, “siyasi çatışma havasının artması, döviz talebinin hızlanmasına” yol açabilir.
Bu satırlar yazılırken Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diploması için verilecek karar belli olmamıştı. Karar ne olursa olsun; iktidarın İmamoğlu’nun adaylığını önleme çabasının sertleşeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Piyasalar henüz bu siyasi gelişmelerden etkilenmedi. TÜSİAD’ın iki başkanı için açılan soruşturma piyasaları ciddi biçimde etkilemiş, yaklaşık 10 milyar dolarlık rezerv kaybı yaşanmıştı. Ancak daha sonra bu şok atlatıldı.
Bunu örnek verip, “Yine piyasaları biraz etkiler ama sonra normale döner” diyen çıkacaktır. Haklı da olabilirler ama İmamoğlu’nun adaylığının, diploma ya da başka davalar nedeniyle önlenmesinin piyasalara etkisi kaçınılmaz olacaktır. Bu takdirde “CHP’nin yeni bir yol haritası oluşturup, artacak tansiyonla erken seçimi daha da zorlama yolunu seçeceği” çok açık.
OLASI İÇ VE DIŞ ÇATIŞMA KONULARI
İmamoğlu aday olmasa bile, erken seçimin gündeme gelmesi, zaten kırılgan olan ekonomik iklimin bozulmasına kesinlikle neden olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın planlarında, “düzeltilemeyen ekonomi ile erken seçime girme” seçeneğinin olmadığı kesin. Ancak siyasi çatışma havasının büyümesi, böyle bir ihtimali zorunlu hale getirebilir.
Aslında sadece İmamoğlu’nun başkanlığının önlenmesi değil, “ekonomideki kırılganlığı etkileyecek, olası birçok iç ve dış siyasi gelişmenin bizi beklediğini” görmek gerekiyor. İmralı sürecinde karşılıklı atılacak adımlara bağlı yaşanacak tartışmalar, Suriye’deki yönetimin geleceği, en çok da “Türkiye’nin ABD ile ilişkileri konusunda henüz konuşulmayan belirsizlik havası”, kırılganlığı artırma ihtimali olan konular olarak önümüzde duruyor.
Siyasetteki çatışma havasının büyüme ihtimali artarken, ekonomide gelinen nokta konusunda olumlu bir şeyler söylemek ise hâlâ çok zor. “Enflasyon planlandığı ölçüde düşürülemezken, uygulanan sıkı para politikası sürecinin çok uzaması, artık ekonomi için tehdit oluşturmaya başladı”.
EKONOMİDEKİ SIKINTI YENİ BOYUT KAZANIYOR
Çünkü uzun süren program süreci, sayıları hızla büyüyen dar gelirli kesimin satın alma gücünü zayıflatmaya devam ediyor. Son günlerde artık kredi kartı kullanımının bile azalmaya başladığını ama kredi kartı ve tüketici kredisi batıklarının hızla büyüdüğünü görüyoruz.
Yoksullaşan halk kredi kartıyla borçlanıp harcamaktan bile vazgeçmiş görünüyor. Çünkü kredi kartlarının borçlarını artık ödeyemez hale gelmiş durumdalar. Bu nedenle iç talebin son iki ayda iyice azaldığı ortaya çıkıyor. Bu sonuç artık üretimi de etkiliyor; sanayi üretimi yeni yılla birlikte iyice yavaşladı.
Vatandaşın içine girdiği zorluğun ağırlaşması artık iş dünyasını daha fazla etkiliyor. Bu tabloya rağmen sıkı para politikasının bir süre daha devam etmesi, başta KOBİ’ler olmak üzere iş kesiminden gelen şikayetleri iyice artırıyor..
Hükümet sıkı parayı devam ettirmek için, bir yandan kurların iki aydır daha fazla artmasına yol veriyor, öte yandan ucuz krediler yoluyla KOBİ’leri ve ihracatçıyı tatmin etmeye çalışıyor ama yeterli olamıyor.
Son haftalarda dövize talebin yeniden canlandığını görmeye başladık. Yılbaşından bu yana döviz hesaplarındaki artış 7 milyar doları aştı, artışın hızlanması bekleniyor. Vatandaşın talebi sınırlı gözükse de şirketlerin açtığı döviz hesapları hızla büyüyor.
Bu tablo bize “artık dövize talebin yeniden başladığını, faiz indirimlerinin sayısı ve boyutu arttıkça, dövize kayışın hızlanacağını” gösteriyor. “Enflasyon yeterince düşmemişken bu eğilimin yaşanması, büyük bir tehlike işareti” sayılmalı.
Böyle bir süreçte, yaşanacak siyasi çatışmaların döviz talebini körüklemesi kaçınılmaz.