Sevdiği adamın işgalini savundu. İşgal edilen toprakları aşkı uğruna bırakmaya razı oldu.
Ukrayna’ya “NATO MATO” yok dedi. Zelenski’ye “diktatör” dedi. Beyaz Saray’dan kovdu.
En güvendiği adamını dört kere Moskova’ya ayağına yolladı. En sonunda da “İstanbul’a gelirsen söz ben de geleceğim” dedi.
Bekledi, bekledi, bekledi... Ama o uçak bir türlü Moskova’dan kalkmadı.
Trump eğildikçe, büküldükçe, yaranmaya çalıştıkça... Putin burnundan kıl aldırmıyor, oralı bile olmuyor, kendini ağırdan satıyor, hiç yüz vermiyor.
“Putin beni seviyor. Ben de onu seviyorum. Bu savaşı 24 saatte bitiririm” dedi. 4 ay geçti. Ateşkesin bile esamesi okunmuyor.
Müzakere masasına oturturum dedi. Masa zar zor İstanbul’da kurulabildi. Ona da ısrarlı davetine rağmen Putin gelmedi.
Tüm bunlar yaşansa da en azından nadiren sesini duyabiliyor. Geçenlerde Putin telefona çıktı.
Yüzünü görmeye, elini sıkmaya, karşılıklı oturup iki lafın belini kırmaya hasret Trump, teklifini yineledi. Şöyle anlatıyor kendisi: “Elbette görüşelim dedim. Dedim ki ‘Ne zaman bitireceğiz bunu Vladimir? Ne zaman sona erdireceğiz bu kan gölünü?
Söyle Vladimir... Ne zaman?’” Vladimir yine pek oralı değil.
Aynı gün Kremlin “İki liderin görüşmesi için bir hazırlık yok” dedi.
Yahu bu Trump daha ne yapsın? Bir gece yarısı Kremlin’in önüne gidip “Vladimir çık dışarı yoksa Moskova Nehri’ne atlarım” mı desin?
Velhasıl kelam... Trump’ın hali platonik.
Putin’in ise uzun süreli bir ilişkiye başlamak için hiç hevesi yok gibi.
Yahu Trump, koskoca Amerikan başkanısın. Başka lider mi kalmadı?
Olmuyorsa bırak peşini.
Biraz kendini geri çek. Ağırdan sat. Ne demişler? Bırak gitsin. Dönerse senindir. Dönmezse zaten hiç senin olmamıştır.
VAR MISIN YOK MUSUN
Şaka desen değil... Fıkra desen değil... Acayip bir olay anlatayım size.
Amerika kocaman bir şovdur, en iyi bildikleri şey eğlence satmaktır derdik ama bu kadarını beklemezdim.
Fikir şu...
Bir televizyon programı yapılacak. Survivor gibi düşünün. Yarışanlar göçmenler olacak. Çeşitli oyunlar oynayacaklar, birbirleriyle kapışacaklar. Kıyasıya mücadelenin sonunda kazananı bekleyen ödül ise ABD vatandaşlığı.
Bu satırları okurken “Yok artık” mı dediniz, “Nereden başvuruluyor” mu dediniz çok onu bilemem ama... Trump yönetimi bu fikri ciddi ciddi değerlendiriyormuş.
Onurlu bir hayat arayışının bu kadar ayağa düştüğü başka bir dönem olmuş mudur acaba?
Ne diyelim... İnsanlık dışı bu oyuna var mısın
yok musun?
TRUMP DİLİ VE EDEBİYATI
BIDEN’ın prostat kanserine yakalandığı, agresif bir türde olduğu ve hatta kemiklere sıçradığı ortaya çıktı.
Gözler Trump’a döndü.
Uğraştığı, alay ettiği, aşağıladığı adamın en savunmasız anında düşene bir tekme daha mı atacaktı yoksa devlet adamlığı mı gösterecekti?
“Melania ile üzüntü duyduk. Biden Ailesi’ne en içten dileklerimizi iletiyor, hızlı ve başarılı bir iyileşme süreci diliyoruz” dedi.
Basit ama içten ve insaniydi. Ama bir dakika... Okudum, bir daha okudum, sonra dönüp bir daha okudum. Bunu yazan Trump mıydı diye şüpheye düştüm.
Ertesi gün Tarafsız Bölge günüydü.
Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Hakan da inanamamış olacak ki... “Hiç Trump’lık sözler değil bunlar” dedi.
Yayın bitti, bindim arabaya, eve dönüyordum. Trump konuşmaya başladı. Konu Biden’ın kanserine geldi.
“Kanser bu evreye gelene kadar halk niye bilgilendirilmedi” dedi. “Ben geçenlerde muayene oldum, başarıyla geçtim. Biden’ın akıl sağlığı da yerinde değildi. Ben hatasız geçtim. Biden’a akıl muayenesinden de fiziksel muayeneden de geçer not veren doktora bir bakılmalı” dedi.
“Hah” dedim. Trump Dili ve Edebiyatı işte tam olarak bu.
NASIL ÇIKTI AMA HAYATIMIZDAN
SABAH kalkıyorduk Musk... Akşam yatıyorduk Musk...
Her konuya atlıyordu.
Her işe burnunu sokuyordu.
Ali kıran baş kesen gibi Washington’da dolaşıyordu.
Önce Kabine’yi kendine küstürdü.
Sonra Amerikalısı da Avrupalısı da nefret etti.
En sonunda bu kibir, bu ego, bu “bana bir şey olmaz” tavrı cebine vurdu.
Yüzlerce milyar dolar kaybetti, araba satışları taban yaptı, itibarı yerle bir oldu.
Sonunda kafasına dank etti.
Şimdilerde Musk diye biri hayatımıza hiç girmemiş gibi.
Trump yaklaşık iki aydır hakkında tek bir paylaşım bile yapmadı.
Bir anda girdiği hayatımızdan nasıl uzaya yolladığı roketleri gibi çıktı ama?
TEBRİKLER FIRST LADY
Bu dönem pek görmüyoruz First Lady Melania’yı. İyice çekti elini eteğini siyasetten.
Ama bu hafta Beyaz Saray’daydı bir yasanın imzalanması için.
Yasa, rızası dışında müstehcen görüntüleri paylaşılanları, yapay zekâyla müstehcen görüntüleri yaratılıp mağdur edilenleri koruyor.
Yapana da paylaşana da internetten kaldırmayana da ceza öngörüyor.
Harika bir farkındalık, muazzam bir duyarlılık, muhteşem bir önderlik.
Tebrikler First Lady.