Merkez Bankası eski başkanlarından Süreyya Serdengeçti vefat etti. Serdengeçti 2001’de göreve geldikten sonra, üç yıl içinde enflasyonu tek haneye indiren Başkan olarak tanındı. Özelliklerinden biri de Merkez Bankası’nda işe başlayıp, adım adım basamakları çıkıp Başkan olmuştu. Sayıları az “Merkez Bankalı Başkan”dan biriydi.
Serdengeçti’nin iyi bir merkez bankacı olmanın yanı sıra iyi bir entelektüel, kurallı, hassas ve adaletli bir devlet adamı olduğunu söylemem gerek. Son aylarda Rüşdü Saracoğlu, Hasan Ersel gibi efsane merkez bankacıları kaybettik. İki isim için geçtiğimiz cuma günü İstanbul’da Merkez Bankası tarafından anma toplantısı gerçekleşti. Acı bir tesadüf; başka bir efsane Merkez bankacı olan Serdengeçti’yi toplantının ertesi günü kaybettik.
Dün Sözcü internet sitesinde yer alan başlık durumu çok iyi tanımlıyordu; “Türkiye’nin unuttuğu mucizeyi yaratan adam vefat etti”. Örnek aldığı Saracoğlu’nun yapamadığını hayata geçirdi. Merkez Bankası’nın temel görevi olan fiyat istikrarını sağlamak adına, Serdengeçti sonuca ulaşan Başkan oldu.
Görev dönemindeki siyasi koşullar, tabi ki başarısında etkili oldu. Ancak tanıyan herkes bilir ki; çok iyi bir teknisyendi, iyi bir liderlik örneği verdi, “TL’den 6 sıfır atma” gibi önemli reformları hayata geçirdi.
Görevinin ikinci yılında iktidar değişti, AKP lideri Erdoğan kendisini hemen görevden almak istedi ama ekonomi sorumlusu Ali Babacan, “piyasaların büyük tepkisi olacağı için” görev süresinin sonuna kadar Serdengeçti’nin görevde kalması konusunda Erdoğan’ı ikna etti. Enflasyonu tek haneye indirmesine, yani başarısı tescillenmesine rağmen, yeniden ataması yapılmadı.
Kendilerine daha yakın gördükleri, yine eski bir Merkez Bankacı Durmuş Yılmaz’ı atadılar. O da Merkez Bankacı gibi davrandığı için, sonrasında 2-3 yılda bir değişen başkanlar dönemine geçtik. Yani Banka’da liyakat dönemi de sona erdi.
İYİ BİR DOSTUMU KAYBETTİM
Ülkenin, ekonominin kaybının çok büyük olduğunu söylemeliyim. Kişisel olarak, aynı zamanda çok sevdiğim dostlarımdan birini daha kaybettim. Yaklaşık 25 yıldır tanıdığım, son 15 yılı ailecek görüştüğüm Süreyya Abi’mi kaybettim.
İlkeli, disiplinli, ciddi ama aynı zamanda yaşam gustosu yüksek, sadece Merkez Bankacılığı’nda değil el attığı her işte tüm detayları bilmeye çalışan, insana ve tüm canlılara, doğanın tümüne saygılı bir insanı kaybettik. Çok iyi bir baba, eş ve arkadaş olduğunu da, yakından biliyorum.
Süreyya Abi, Güven (Sak), Fatih (Özatay) ile birlikte yediğimiz akşamüstü yemeklerini, yazları Datça’daki badem çiçeklerinin açma dönemlerini kollayıp fırsat buldukça gitmelerimizi, Galatasaray Lisesi’nden arkadaşı Halis Bey, eşi Sibel Hanım’ın sahipliğindeki Cafe Inn’de yediğimiz müthiş yemeklerin, Lokanta’nın direği Kader ile şakalaşmalarımızın eski tadında olamayacağı kesin.
Datça’da Knidos Şarapçılık sahibi Giray Bey’in Süreyya Abi’yi muhatap alarak yaptığı yeni ürün bilgilendirmelerini, Çiğdem Serdengeçti, Serpil Sak ve Tülin Sağlam’la, Süreyya Abi’nin yorumlarını ve yanındaki “Şarap Defteri”ne üzümün cinsi, yılı ve diğer özellikleriyle detaylı biçimde not alışını izlediğimiz anlar anılarımızda yaşayacak, hep bizde kalacak.
Yaklaşık üç aydır lösemi tedavisi için hastanede idi. Zaman zaman iyi, bazen kötü haber alıyorduk ama bu haberi hiç beklemiyorduk. Yoğun bakım süresi beklediğimizden uzun oldu, bu süreçte iletişimi sağlıklı sürdüremedik. Geçen hafta sürpriz biçimde telefonla aradı, “napıyorsun” diye. “Boşver” beni diyerek durumunu sordum, yorgun olduğunu söyledi.
Daha Datça’ya gideceğimizi, badem çiçeklerini görüp güzel yemekler yiyeceğimizi hatırlatıp, “nolur” diyerek dayanmasını, direnmesini istedim. İyi olacaksın dediğimde “inşallah” dedi. Sesi düşüktü, gerçekten yorgundu. Cumartesi günü saat 16’da bu yorgunluğun kalbinin durmasına neden olduğunu öğrendik.
Vedalaşmak için aradığını, kötü haberi alana kadar anlamamıştım.
Işıklar içinde uyu,
Süreyya Abi.