Özlem SARSIN
Tekstil başta olmak üzere kablo, makine, mermer, demir ve demir dışı metaller ve işlenmiş gıdada 1700 ihracatçı ile Denizli’nin dünyanın 185 ülkesine ihracat yaptığını ifade eden Denizli İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Memişoğlu, “Denizli ihracatı 9. sırada ancak bizden önce yer alan şehirlerden bir farklılığımız var. 1700 ihracatçı ile 185 ülkeye 3000 ayrı GTİP’de ürün satıyoruz.
Bu sene de ihracatımızın 185 ülkeyi geçeceğini ve rekor kıracağını öngörüyoruz. Kasım ayı sonu itibari ile ihracatımız 4 milyar 33 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bunun yüzde 32’si tekstil-konfeksiyon, yüzde 20’si elektrik-elektronik, yüzde 15’i demir ve demir dışı metaller, yüzde 8’i tarım ürünleri, yüzde 6’sı maden ve yüzde 2’sini de makine ihracatı oluşturuyor” dedi.
“Bu dönemde geçinmek sihirbazlık gerektiriyor”
Enflasyon ile mücadele çerçevesinde döviz kurlarının şu an çok güçlü bir TL ile karşı karşıya olduğuna işaret eden Memişoğlu, “İhracatçı için bunu yönetmek çok kolay değil. İhracatçı için dolar 40 TL - 50 TL olması değil en azından enflasyona paralel bir artış olması önemli. Yıl başından bugüne dövizdeki artış yüzde 16’larda ama buna karşılık ihracatçının tüm TL girdileri yüksek. Ülke olarak ihracatımız belli oranda ara malı ithalatına dayanıyor. Kurun artmayışı TL maliyetleri artarken firmalarımıza ilave maliyetler getirdi.
Ama bu artışı dış pazarlardaki müşterilerimizden talep etmek mümkün değil. Euro/dolar paritesi de yıl başından beri yüzde 4 -5 gibi değişiklik gösterdi, dolar daha da güçlendi. Bizim ithalatlarımız dolarla ve ihracatlarımızın büyük bölümü euro ile dolayısı ile paritenin de negatif bir etkisi ile karşı karşıyayız” diye konuştu.
Öte yandan asgari ücret dolar bazında her ne kadar yüksek görünse de bu maaşlarla geçinmenin sihirbazlık gerektirdiğini kaydeden Hüseyin Memişoğlu, bu dönemde çalışanın da işverenin de memnun olmadığı bir durum yaşandığını kaydetti. Memişoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzde yeni bir asgari ücret süreci var. Tahmin ederim ki yüzde 30- 35 civarında bir artış olacak.
Kendi şirketime baktığımda bu artış benim maliyetime yüzde 6 civarında ilave yük getirecek, buna karşılık paritenin getirdiği yüzde 4 yük var, yüzde 10 civarında kendi sektörümde fiyat artışı yapmam gerekirken ben yüzde 5 bile alacağımı zannetmiyorum. İhracatçı kârından fedakârlık ederek satış yapıyor, evet ihracat artıyor fakat kar artmıyor. Bir çok ihracat yüklemesi ya maliyetine ya da çok düşük kârlarla yapılıyor. Sürdürülebilir kârlarla ihracat yapmıyoruz, önümüzdeki sene de böyle mi olacak?” diye konuştu.
2025 yılının ikinci yarısından önce enflasyonla mücadeleden dolayı döviz konusunda bir hamle beklemediklerine de değinen Memişoğlu, “İhracatçı o güne ulaşmaya, ayakta kalmaya çalışacak. OVP uygulanır da her şey yolunda giderse hepimiz kazanacağız. Yüksek faiz yatırım yapılabilir bir ortam sağlamıyor.
Makine yatırımları yapılması, yeni yatırımlar yapılması şart. Bunun için de kredi lazım, sanayicimiz krediye ulaşamadığı bir ortamda hiçbir şey yapamaz. Faiz oranlarının bu ay en az 2 puan inmesini bekliyorum, sanayiciye moral motivasyon lazım. Bir mesaj vermesi açısından sembolik de olsa faiz düşüşü bekliyorum. İhracatçı 2025’in ikinci yarısına ulaşmaya çalışırken devletin de tasarruf etmesini ve OVP’yi uygulamasını bekliyoruz” dedi.
“Bölgesel teşvikler kaldırılmalı”
Teşviklerin sanayinin gelişimi ve sürdürülebilir ihracat için önemli olduğuna dikkat çekmek isteyen Memişoğlu, bölgesel teşvik sisteminden de bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Memişoğlu bu konuda şunları dile getirdi, “Güçlü tarafınıza yatırım yaparsanız orası daha fazla güçlenir. Şu an uygulanan bölgesel teşvik sistemi İtalya’da uygulanmış ama başarılı olamamış. Bizde de bugün için ekonominin canlı olduğu alanlara doğru teşvikler verilirse imalat daha da güçlenir. Büyüme rakamlarına baktığımızda yoğun teşvik alan bölgelerdeki büyüme rakamları düşük kaldı, ortalamanın altında kaldı.
Mesela bizim lokomotif sektörümüz tekstil, sonrasında kablo, gıda işleme gibi sektörler geliyor ve Denizli özelinde gelişen, büyüyen sektörlerimizin desteklenmesi gerektiğini söylüyoruz. Denizli katma değer üretiyor, bu konuda da Türkiye ortalamasının çok üzerindeyiz. Kilogram başına ihracat değerimiz 2 doların üzerinde. Öte yandan cari fazla veren bir iliz. Kişi başı milli gelirimiz Türkiye ortalamasının üzerinde. Bu nüvenin desteklenmesi ve daha da güçlenmesi teşvik edilmelidir.”
“Dünyanın kekik ihtiyacını karşılıyoruz”
Denizli’nin ağır sanayi ve tekstildeki gelişiminin yanı sıra işlenmiş gıdada da dünya markası olma yolunda ilerlediğini vurgulayan Memişoğlu, “Denizli Türkiye’nin kekik üretiminin yüzde 90’ını yapıyor. Denizli kekiği coğrafi işaret almış bir ürünümüz olarak dünya sofralarında yer alıyor. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 73’ünü biz sağlıyoruz. 2024 yılında yaklaşık 150 bin dekar alandan yaklaşık 14 bin ton rekolte bekliyoruz. Denizli ihracatında ürün çeşitliliği var giderek güçlenmesi için teşviklere ihtiyaç var. Tekstil bizim amiral gemimiz. İstihdamda ve yaratılan ekonomik değerde çok büyük bir yeri var.
Özellikle kadın istihdamında tekstil sektörümüzün yeri ayrı. Denizli, kadın istihdam oranında ülke çapında lider konumda. Öte yandan ilimizde makine sektörü hızla gelişen ve büyüyen sektörlerden biri oldu. Makine OSB’mizin önümüzdeki dönemde faaliyete geçecek olması ihracat rakamlarımıza da olumlu yansıyacak. Denizli ihracatındaki makine payının da artacağını söyleyebiliriz.
Öte yandan demir ve demir dışı metaller, kablo, mermer de ilimizin güçlü kasları. Kısacası ilimizde ihracatın tabana yayıldığını söyleyebiliriz, 1700 ihracatçımızdan da belli oluyor. Geçtiğimiz yıl ilk defa 300 tane ihracat yapan firmamız oldu. Sektörel çeşitliliğe sahibiz. Her ne kadar Denizli ev tekstili sektörü olarak bilinse de üretim ve ihracat yelpazemiz son yıllarda genişlemeye başladı” dedi.
“Yeşil enerjide cebe dokunur teşvikler gerek”
Denizlili ihracatçıların Yeşil Mutabakat sürecine hazırlandığını ve tesislerde kullanılan enerjinin bir bölümünü temiz enerji yatırımları yaparak karşılamaya başladıklarını ifade eden Memişoğlu, ihracatçıların temiz enerji yatırımlarında desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Memişoğlu sözlerine şöyle son verdi, “Ocak ayı itibari ile elektrikte sübvansiyon bitiyor. Sanayiciler artık kendi enerjisini kendi üretme çabası içinde. Yeşil enerjiye yönelim hem dışa bağımlılığımızı azaltacak hem de daha uygun maliyetle enerji elde etmemizi sağlayacak. Öte yandan ihracatçılar Yeşil Mutabakata hazırlanıyor bu nedenle devletin yeşil enerji yatırımlarına destek ve teşvik vermesi gerekiyor.
Bir örnek vermek gerekirse; Denizli’deki bir firmamız İtalya’ya yoğun bir kumaş ihracatı yapıyor. İtalyanlar ihracatçımızda kömürü üretim proseslerinde kullanmamalarını istedi. Doğalgaza geçme şartı getirdi. Bu durumda firmamız büyük bir yatırıma başlamak durumunda. Ama bunun için ne bir kredi ne bir teşvik yok.
Karbon ayak izinin azaltılması konusunda firmalarımız yaptıkları yatırımları bir teşvik kapsamında yapmalılar. Biz satarsak istihdam yaratacağız, vergi vereceğiz, ülkeye döviz gelecek. Yeşil enerji konusunda devlet kurumları yol haritaları düzenliyor, ancak burada biraz artık cebe dokunur teşvikler verilmesi lazım.”
“Turkish Towels Projesi ile Türk Havlusu pazarını büyüteceğiz”
Denizli ihracatında ilk sırayı İngiltere’nin aldığını ve ihracatın önemli bir bölümünü kablo ve tekstil ürünlerinin oluşturduğunu söyleyen Memişoğlu sözlerine şöyle devam etti, “Almanya’ya ihracatımız orada yaşanan ekonomik durgunluktan dolayı son dönemde azalıyor.
PMI’lar zaten yüzde 42 civarında gelmişti. İnsanların orada tüketme iştahı yok. 2. sırada Amerika var, burası özellikle tekstil anlamında iyi bir pazar. Amerika’da bizim Turquality Projesi kapsamında Turkish Towels markamız var. Öncelikle Amerika pazarı öncelikli olmak üzere Turkish Towels projesini geliştirmek için büyük bir çalışmamız var.
Bakanlıktan onayımızı aldık, Turkish Towels projemiz ile ilgili güzel sürprizler yapacağız. Amerika’nın havlu ithalatında Hindistan yüzde 43 pay ile birinci, Pakistan yüzde 25 ile ikinci ve Çin yüzde 19 ile üçüncü. Biz ise 2021 yılında yüzde 4 paya sahiptik. 2022 yılında ise Turkish Towels Programı kapsamında yaptığımız çalışmalar çerçevesinde yaptığımız çalışmalarla ve özellikle online satışların artması ile payımız yüzde 7’ye yükseldi. Burada önceliğimiz hedef kitle olarak direkt tüketiciye ulaşmak. Türk havlusu algısını yerleştirmek istiyoruz.
Havlu Türk’tür, 1800’lü yıllarda bizim topraklarımızdan İngiltere’ye giden bir hikayemiz var. Bizim havlularımız İngiltere’de endüstriyel olarak üretilip tüm dünyaya satılmaya başlanmış. Amerika’da Türk tütünü, Türk pamuğu bilinir, Türk Hava Yolları biliniyor, bunun yanına bir de Türk havlusunu yer etmek istiyoruz. Amerika’daki payımızı önümüzdeki 2 sene içinde ikiye katlamak istiyoruz. Öte yandan İngiltere, Almanya gibi ülkelerde de Türk Havlusu algısının yer etmesine çalışacağız” dedi.