Kimi yangınlar ise kalbi.
Günlerdir hem ormanlarımız hem kalbimiz yanıyor.
Eskişehir’de çıkan orman yangınında yaşamını yitiren, çalışma arkadaşımız Gürsel Arslan’ın oğlu Bayram Eren Arslan’ın da aralarında yer aldığı AKUT gönüllüsü gençler, sadece birer insan değil bu ülkenin vicdanıydılar. Ağaçlar, kuşlar, böcekler, toprağın sessiz çığlığı için ateşe yürümüşlerdi. Onlar sadece “yardım etmek istemişti”. Ama yardım edecek sistem orada mıydı? Bu yazı, sadece ağaçları değil, geleceğimizi savunmak için bir çağrıdır.
YANGINLAR NEDEN ARTIYOR
Türkiye’de her yıl ortalama 2.000–3.000 arasında orman yangını çıkıyor. Ancak sadece sayı değil, şiddet ve yayılma hızı da artmış durumda.
Orman Genel Müdürlüğü’ne göre yangınların:
Yüzde 90’dan fazlası insan kaynaklı.
Yüzde 58’i ihmal ve dikkatsizlik (sigara, anız, piknik ateşi).
Yüzde 13’ü kasıtlı (sabotaj, rant, terör).
Yüzde 8’i doğal nedenli (yıldırım).
Ama esas mesele bu yangınların neden bu kadar hızlı büyüdüğü. Yanıt açık:
İklim krizi.
Artan sıcaklık.
Düşen nem oranı.
Kuvvetli rüzgâr.
Uzayan yaz mevsimi.
Hepsi birlikte yangını besliyor. Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey’in uyarısı çok net: “Birkaç yıl önce Türkiye ormanlarının yüzde 55’i risk altındaydı, şimdi yüzde 64’ü.”
PEKİ DÜNYA NE YAPIYOR
ABD:
“Yangına dirençli toplum” kavramını benimsedi.
Kontrollü yakmalarla orman altını temizliyor.
Ormanları “yakıta” dönüştürmeden önce müdahale ediyor.
20.000’den fazla profesyonel yangın savaşçısı var.
Her eyalette gönüllü teşkilatlar eğitimli, sertifikalı.
Ulusal Olay Komuta sistemiyle kriz anı koordinasyonu sağlanıyor.
Kanada:
Uydu, dron ve yapay zekâ ile erken uyarı sistemi kurdu.
Riskli bölgeler daha yangın çıkmadan tanımlanıyor.
İHA’larla yangın sıcak noktaları tespit ediliyor.
Halk yangın tahliyelerine düzenli tatbikatlarla hazırlanıyor.
AB -Avrupa ülkeleri:
“rescEU” adlı ortak hava filosu kurdu.
Yangın çıkarsa diğer ülkeler uçak ve helikopter gönderiyor.
Gönüllü itfaiyecilik sistemleri güçlü.
“FireSmart” uygulamalarıyla köy halkı eğitiliyor, yerleşim çevresinde tampon bölgeler oluşturuluyor.
Avustralya:
190 bin gönüllü itfaiyeci ile dünyanın en büyük gönüllü gücüne sahip.
Kadim Aborjin uygulaması “kültürel yangın” yeniden kullanılmaya başlandı.
Kış aylarında bilinçli, kontrollü yangınlarla toprağı rahatlatıyorlar.
Yangınla “yaşamayı öğrenme” felsefesi benimsendi.
TÜRKİYE’DE NE YAPILMALI
Erken uyarı sistemi zayıf: Uydu, dron ve radar destekli sistemler henüz sınırlı. Hava filosu güçlendirilmeli (uçak, helikopter, dron).
Yerel eğitim yetersiz: Orman köylüleri yangın gönüllüsü yapılmalı ama eğitim yok.
Ve en acısı... Gönüllüler korunmuyor. AKUT gibi STK’lar desteklenmiyor, aksine profesyonel olmayan gençler yeterince eğitim verilmeden alana sürülüyor. Yukarıda saydığım ülkelerde gönüllüler 6 ila 12 haftalık eğitimden geçiriliyor, sertifika alıyorlar. Bu eğitimden geçmeyen yangına müdahale edemiyor.
Kuruluşlar arasındaki koordinasyonun kuvvetlendirilmesi gerekiyor.
Havadan müdahale önemli ama asıl karadan müdahale büyük önem taşıyor. İtfaiye araçları kabaca ikiye ayrılıyor. Şehir içinde kullanılanlar ve ormanlık arazi için üretilenler. Türkiye’de orman tipi itfaiye aracının sayısı yetersiz. Belediyelerin ellerinde şehir içi kullanılan araçlar var.
Orman Genel Müdürlüğü’nün de orman tipi itfaiye araçları ile su ikmal tanklarının sayısını küresel ısınmayı dikkate alarak artırması gerekiyor.
Orman çevresi yerleşimlere yangına dayanıklı yapı zorunluluğu getirilmeli.
Toplumda yangın bilinci eğitimi ilkokuldan başlamalı.
İmar rantı ve tarım alanı açma için yakma en ağır suç kapsamına alınmalı.
KÜRESEL ISINMA: YANGININ FİTİLİNİ TUTUŞTURAN GERÇEK
Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı ama:
Halen kömüre bağımlı.
Doğalgaz rezervleriyle övünülüyor ama karbon salınımı devam ediyor.
Emisyon azaltımı yetersiz.
Yenilenebilir enerji yatırımları artıyor (güneş-rüzgâr), bu iyi haber. Ama iklim değişikliğiyle mücadele bir tercihten öte hayatta kalma meselesi. Çünkü orman yangınları artık sadece yaz haberi değil, bir ulusal güvenlik tehdidi.
SON SÖZ
Yangın çıktıktan sonra kahramanlıkla söndürmek değil mesele.
Yangını hiç çıkmadan durdurmak. Bunun yolu bilim, planlama, eğitim ve koordinasyondan geçiyor.
Ve biraz da vicdandan...
Eskişehir’de kaybettiğimiz gençler bize şunu öğretti:
Orman için savaşmak sadece devletin değil, her birimizin görevidir.
Ama önce onları eğitmek, korumak, donatmak bizim borcumuzdu.
Artık her yangın sezonuna şu soruyla girmeliyiz:
“Bu kez hazır mıyız, yoksa yine ciğerlerimiz mi yanacak?”