23 yılda 45 kez değişen Özel Hastaneler Yönetmeliği: Neler değişti, neler aynı kaldı?

9 saat önce 27

30 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe giren yeni Özel Hastaneler Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı tarafından “Sil Baştan” olarak duyurulmasına rağmen, sağlık sisteminde köklü bir değişiklik yapmadığı ve önceki yönetmeliklerde var olan birçok sorunun devam ettiği eleştirileriyle karşılandı.

2002’den bu yana 45 kez değiştirilen yönetmelik, özel hastanelerin planlanması, ruhsatlandırılması, kadro devri, SGK desteği ve sağlık hizmetlerinin finansmanı gibi konularda belirsizlikleri koruyor. İşte yeni yönetmeliğin getirdiği düzenlemeler ve eleştiriler özel sağlık sektörünün deneyimli isimlerince şöyle özetleniyor:

Özel hastanelerin ülke genelinde nasıl planlanacağı konusundaki belirsizlik devam etmektedir. 2008 yılından itibaren sağlık kuruluşlarının planlanması gerektiği belirtilmiş olsa da, Sağlık Bakanlığı tarafından bu planlamaya ilişkin kriterler kamuoyuyla paylaşılmamış, hangi özel hastanelere nasıl kadro ve ruhsat verildiği konusunda şeffaflık sağlanmamıştır. Özel hastane sayısı 2 katına, yatak sayısı ise 3 katına çıkarken, sistemli bir planlamanın olmadığı belirtilmektedir. Yeni yönetmelikte özel hastanelerin yatak kapasiteleri, uzmanlık dalları ve kadro sayılarının ilan edileceği düzenlenmiş olsa da, bu sürece itiraz edilmesine imkân tanıyan bir mekanizma oluşturulmamıştır. Planlamadaki keyfiyet devam ettiği sürece, yeni yönetmeliğin özel sağlık sektörünü düzenleyici bir etkisinin olmayacağı düşünülmektedir.

Özel hastane ruhsatlandırma ve düzenlemeleri, geçici maddeler yoluyla uygulanamaz hale getirilmiştir. 2006’daki değişikliklerle apartman dairelerinde bile hastane açılmasına olanak sağlanmış ve bu süreçte yapılan başvurular planlamaya tabi tutulmadan ruhsatlandırılmıştır. 2025 düzenlemesi de benzer şekilde, önceden alınmış ruhsat ve izinleri büyük ölçüde koruyarak plansız büyümeye devam etme fırsatı tanımaktadır. Bina uygunsuzlukları olan hastanelere 2026’ya kadar, eksik fiziki şartları bulunanlara 2025 yılı sonuna kadar süre verilmiştir. Önceden ön izin almış ancak ruhsat almamış hastanelere 2028 yılı sonuna kadar süre tanınarak, geçmişte yapılan yanlış ruhsatlandırmaların devamı sağlanmıştır.

Yeni yönetmelik, özel hastanelerde kadro ve yatak devrini yasakladığını belirtse de, 2025 yılı sonuna kadar kadro devrine izin vererek, kadroların yüksek fiyatlarla satılmasının önünü açmıştır. Mevcut ruhsatlı özel hastanelerin boş tabip ve uzman tabip kadroları, 31 Aralık 2025’e kadar başka özel sağlık kuruluşlarına devredilebilecektir. Bu durum, sağlık alanında bir “kadro piyasası” oluşturarak ticari çıkarları artırmaktadır. Sağlık Bakanlığı, 2008’de hekim ihtiyacına göre kadro tahsis edeceğini duyurmuş, ancak 2010’da ticari bir mantıkla kadro satışına onay vermişti. Şimdi ise tamamen yasaklamaktansa, geçiş sürecinde fırsatlar sunarak serbest ticareti teşvik ettiği eleştirilmektedir.

SGK’nın özel sağlık kuruluşlarına yaptığı ödemeler ve hizmet satın alma politikası değişmemiştir. Özel hastanelere aktarılan kaynakların azaltıldığı iddia edilse de, vatandaşlardan alınan ek ücretler nedeniyle sağlık hizmetlerinin pahalılaştığı belirtiliyor. Şehir hastanelerine yapılan ödemeler de bu verilere dahil edilmediğinden, SGK bütçesinden özel sektöre aktarılan gerçek rakamların şeffaf olmadığı eleştirilmektedir. Ayrıca, özel hastanelerin belirlenen gündelik yatak ücretinden fazla ücret alamayacağı belirtilse de, önceki yönetmelikte de aynı hükmün bulunması nedeniyle özde bir değişiklik yapılmadığı düşünülmektedir.

Yeni yönetmelikte özel hastanelerin üç yıl içinde Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü’nden (TÜSKA) akreditasyon belgesi alması zorunlu hale getirilmiştir. Ancak, akreditasyon belgesi alamayan hastaneler için herhangi bir yaptırım öngörülmemektedir. Bu hastanelere yalnızca “TÜSKA akreditasyon belgesi yoktur” ibareli tabela asılması zorunlu tutulmaktadır. Ayrıca SGK, akredite olmayan hastanelerden hizmet satın almayı durduracağına dair herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bu nedenle, kalitesiz sağlık hizmeti sunan hastanelerin faaliyetlerine devam edebileceği eleştirilmektedir.

Yeni yönetmelikte, özel hastanelerin tıbbi endikasyonlar yönünden denetlenmesi öngörülmektedir. Ancak, 2023 yılında getirilen benzer bir düzenleme Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın hastaların rızası olmadan sağlık dosyalarını denetleyemeyeceğine karar vermiştir. Tıbbi uygulamaların denetiminin bağımsız hekimler tarafından yapılması gerektiği belirtilirken, Bakanlığın bu konuda yetkisinin sınırlı olduğu vurgulanmıştır. Tıp biliminin hızla değişen doğası nedeniyle, yönetsel düzenlemelerle tıbbi uygulamaların denetlenmesi mümkün olmadığı için, bu düzenlemenin uygulanabilirliği tartışmalıdır.

Yeni düzenleme ile hekimlerin şirket kurarak hizmet satması yasaklanmıştır. Ancak, radyoloji ve tıbbi laboratuvar hizmetlerinde taşeron sisteminin devam etmesine izin verilmiştir. Böylece sağlık hizmetlerinde ticari aracıların varlığı devam etmektedir. Özel hastanelerin tam kapasiteyle hizmet vermesi yerine, dışarıdan hizmet alımı yoluyla kalite ve maliyet konusunda sorunlar yaşanabileceği belirtilmektedir. Bu durum, sağlık hizmetlerinin daha pahalı hale gelmesine ve denetim eksikliği nedeniyle kalite sorunlarının devam etmesine neden olabileceği eleştirilmektedir.

Özel hastanelerde çalışan hekimlerin çalışma şekilleri önceki yönetmelikle büyük ölçüde benzer şekilde düzenlenmiştir. Hekimlerin aynı ilde en fazla iki özel hastanede çalışabilmesine izin verilmiştir. Muayenehane sahibi hekimlerin özel hastanelerde ameliyat yapmalarına yönelik sınırlamalar devam etmektedir. Vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin yalnızca iş birliği yapılan özel hastanelerde çalışmasına izin verilmiştir. Ayrıca, muayenehanesi olan hekimlerin özel hastanelerde ameliyat yapmalarına dair kısıtlamalar önceki yönetmelikte olduğu gibi korunmuştur.

Sonuç olarak, yeni yönetmelik sağlık sistemindeki temel sorunlara çözüm üretmek yerine, mevcut yapıyı büyük ölçüde koruyan düzenlemeler içermektedir. Planlama belirsizliği, ticari kadro satışı, SGK kaynak aktarımı, hizmet taşeronlaştırılması ve hekim çalışma haklarındaki kısıtlamalar devam etmektedir. Bu nedenle, yönetmeliğin özel sağlık sektöründeki sistemsel sorunları gidermek yerine, mevcut düzenin sürdürülmesine yönelik bir geçiş süreci sunduğu düşünülmektedir.

Habere git